8 Mayıs 2012 Salı

Koşar Adım Hayat

Evinden aceleyle çıkmıştı. Yetişmesi gerekiyordu. O kadar aceleyle çıkmıştı ki, birşey unutup unutmadığını bilmiyordu. Aklında sadece yetişmek vardı, çünkü aylar öncesinden söz vermişti. Asansörü beklemeden merdivenleri koşarak indi. Telefonla mesaj attı, koşar adım yürürken, "bekle geliyorum". Bir taksi çevirdi, kaybedecek hiç zamanı yoktu. Taksici "nereye" diye sorduğunda adresi verdi ve çok az zamanı kaldığını söyledi. Ağırdan alamazdı, bu sefer yetişmeliydi. Ne pahasına olursa olsun yetişmeliydi. kalbi giderek daha hızlı atıyordu. Yaklaştıkça kararsızlık yaşamaya başladı. "Acaba yanlış birşey olur mu, yapabilir miyim?" diye düşünürken gideceği yere varmıştı. İndi taksiden, derin bir nefes aldı. Soğuk soğuk terlerken, içinden geçenler bir anda bulanıklaştı. Yürüdü, büyük demir kapıyı itti, içeri girerken hayatını dışarda bırakmış gibiydi. Sadece o an vardı, herşey mükemmel olmalıydı. İçerinin hafif serinliği bütün vücudunu sardı, biraz ürperdi. Adımları giderek yavaşlıyordu. Heyecandan çevresindeki insanların seslerini duymaz olmuştu. Ve nihayet büyük salona vardı. Kapıyı araladı. İçerdeki herkes bir anda ona bakmıştı. Kalabalığın içinden ağır adımlarla yürüdü, ona ayrılan yeri ilerledikçe seyrelen kalabalığın arasından görebiliyordu. Yerine varıp oturduğunda parmaklarını çıtlattı, tamamen sessizleşen kalabalığa doğru baktı. Ona inanan bir kalabalıktı bu. Yıllar sonra ilk kez seyirci karşısında piyanonun başına oturmuştu. Artık daha olgun düşünüyor, seyirciye saygı duyuyordu. Sonra kalabalığın içinden bir ses duyuldu: hadi parçala artık o piyanoyu! Belli ki eskiden kendisini izlemiş biriydi. Piyano çalarken, yaptığı sert hareket ve mimiklerden dolayı, seyirci seyirci ona 'piyano parçalayan' derdi.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

ŞAHİTLİĞİNİ KENDİSİNİN YAPACAĞI BİR NİKAH ...